2 Mart 2013 Cumartesi

Happy Birthday Mr President








 “Sevgili İsa,neden kimse beni sevmiyor?Neden kimse beni buradan alıp götürmüyor?Ben hep herkesin sözünü dinledim.Hep uslu bir çocuk oldum ama kimse beni sevmiyor.Neden?Neden?” diye kendine sorar küçük Norma yetimhanenin o boğucu yalnızlığında.

  Kim derdi ki bu küçük,tatlı,savunmasız ve kimsesiz Norma’nın ileride Hollywood’un o karşı konulamaz ama bir o kadar da tırmanması zor şöhret merdivenlerini bir bir tırmanıp sonunda efsanevi yıldız Marilyn Monroe olacağını?

 Marilyn’nin ışıltılı hayatı,sayısız mücevheri,muhteşem evleri,yaşadığı o büyük aşklar ve herkesin dilinde olan güzelliği aslında son zamanlarda Marilyn için hiçbir şey ifade etmiyordu.

  Sahi insanlardan bütün isteği sadece sevilmek olan küçük Norma nasıl olmuştu da kutu kutu hapların,sayısız içki şişelerinin arasında kaybolmuştu?Ona ne olmuştu?

  Elbette şöhret olmayı,sayamayacağı kadar parasının olmasını,herkesin ona deli olmasını istemişti ama aslında özünde istediği olay herkes tarafından sevilecek hale gelebilmekti.

  “Hollywood öyle bir yer ki,bir öpücük için size 1000 papel öder,ruhunuz içinse 50 kuruş”

  Babasız doğan,3 yaşındayken anneannesi tarafından yastıkla boğulmaya çalışılan,deliren annesi tımarhaneye yatırıldıktan sonra kimsesiz kaldığı için yetimhaneye verilen,annesinin en yakın arkadaşının kocası tarafından tecavüze uğrayan ve sırf yetimhaneye verilmemek için 16 yaşında James Dougherty ile evlenmek zorunda kalan küçük bir kızın sevgi isteğini çok görmemek gerektiğini düşünüyorum.

  O zamanlar tüm ilgiyi üzerinde toplamaya bayılan Norma’nın tek isteği oyuncu olmaktı.Sayısız moda çekimi,kapak olduğu dergiler,reklamlar onu üne kavuşturmak için aracılardı.İstediği oldu da.Kısa zamanda herkesin ilgisini çekerek yükseldi.Ancak bu sırada çok sevdiği James’ten fedakarlık yapması gerekiyordu.Bir sabah uyandığında bulduğu zarfta sevdiği adam tarafından yazılmış mektupta terkedildiği ama yine sevdiği adam tarafından hayallerini gerçekleştirebilmek için bırakılmış bir miktar para vardı.Bütün bunlar olmasına rağmen yine de yılmadı.

  İkinci kocası Joe Dimaggio Amerika’nın ünlü beyzbol oyuncusuydu.Çok konuşkan bir tip olmayan,her daim kibar ve oturaklı kişiliği Marilyn’in hemen ilgisini çekmişti.Kısa zamanda onsuz yaşayamaz hale gelen Marilyn ikinci kez aşık olduğunu söyledi.Ne kadar mutlu olsalar bile işler yine yolunda gitmedi.Marilyn’nin ağır çalışma temposu,Joe’nun kıskançlıkları ikisinide bitirdi.Ama ayrıldıktan sonra bile Joe Marilyn için hayatta güvenebildiği nadir kişiler arasında kaldı.

  Üçüncü kocası oyun yazarı Arthur Miller onun için adeta diğer dünyaların keşfiydi.Arthur ile her şey hakkında bilgi ve görüş sahibi olabiliyor belki de sabaha kadar bir konu üzerinde tartışabiliyolardı.Ona bir gün şöyle demişti:
 ”Gömlekler konusunda ekonomi yapabileceğiz.Senin baş harflerinin olduğu gömlekleri giyebileceğim.AM sadece Arthur Miller değil,Arthur ve Marilyn anlamına gelecek!”

  Ama bu evlilik de uzun sürmedi.

  Uzun süreli kavgalar,bağrışmalar ve araya giren başka kişiler sonucu bir devir daha kapandı.

  Yeni devir şüphesiz başkanın kadını olduğu dönemdi.

  John Fitzgerald Kennedy.

  Başkanlık seçimlerini yeni kazanan yakışıklı senatör Marilyn için zamanla özgürlük,sınır tanımama,kendini olduğu gibi hissetme anlamına gelmişti.O adam onun için tam manasıyla ulaşılmaz aşkın tanımıydı.Marilyn onu görmediği zaman deliye dönüyordu.Diyorum ya bu kadın için her şey kısa sürüyor diye.Şu hayatta geçirdiği 27 kısacık yıl için bardağı taşıran son olay da Kennedy’nin 45. yaş gününü kutladığı Square Garden’da etrafta 15 bin kişi varken onun sahneye çıkıp “Happy Birthday to You” şarkısını Kennedy’nin gözlerinin içine bakarak söylemesiydi.Ertesi gün gazetelerde yer alan başlık da “Marilyn kırk milyon Amerikalının önünde adeta Başkan’la sevişti.” olmuştu.

  Kutlamadan sonra Bob Kennedy’nin ültimatomu açık ve netti:John onun için artık olmayacaktı,birbirlerini bir daha hiç göremeyeceklerdi.

  İşte tam da bundan sonra Marilyn için hayat durmuş,her şey anlamını yitirmiş ve deli Monroeların sonlarını hatırlayarak hapları yutmaya başlamıştı.Ne kadar garipti şu hayat.O mücadeleci kız gitmiş yerine umutsuz,bıkkın ve hüzünlü bir kadın gelmişti.Yanağından aşağı tek bir damla gözyaşı düşerken son sözleri:

  “Elveda,Norma Jeane.Huzur içinde uyu” oldu.

-Cobainzamanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder