23 Ekim 2015 Cuma

Radyo İkisi Bi' Arada



         Kendimi yeni yeni bilmeye başladığım zaman en güzel işittiğim sesler 1958 yapımı, kartelasında Stuttgart, London, Paris yazan amma ve lakin sadece İstanbul sesi barındıran ahşap oymalı, altın varaklı, yağlı pille çalışan kahverengi çerçeveli Astra marka radyoydu...
Halen daha evimde baş ucumda durur, çalışmasa bile hayallere hükmeder, başka hiçbir çalışmayan radyonun tekabül edemeyeceği kadar bulutsudur.

''içinden geçenleri söyleyememek, en kuvvetli, en derin, en güzel taraflarını müthiş bir kıskançlık ve itimatsızlıkla saklamak cihetinden onu kendime benzetiyordum.''

Black Ram'li, mayıslı, ballı, ve bira.fm'siz geçen blueslu ve cazlı bir gecede bizler için anıt olan Kanal'da sadece sağır kulaklara hükmetmek için A.K.A ve ben H.K.A fark etmeden aa.fm'i kurmuştuk. Dinleyicisi gizli olan radyo dostluğumuz ebedi olduğu sürece hep var olacaktır, bayrağımız yanıp sönen market ışığı, nimet-er çimleri ve kanalın sokak lambasıdır belkide...




''Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.''


Radyo nedir ? radyo asla bi' iç boşaltma seansı değildir
tanımadığın, büyük ihtimalle hiç görüşmeyeceğin bir insanla
müzik ve düşünceler sayesinde bağ kurmandır.



“Yaşadığım müddetçe türlü türlü yerler gezecek, dilini bilmediğim, bildiğim insanlarla tanışacak ve her yerde herkeste onu arayacaktım. Onu bulamayacağımı da şimdiden biliyordum.''


Söylenenmeyenler ve söylenenler mum alevinde birlikte
yanarak uzaklaşır, gider
bu yolculuğa tütsüyle akıp giden
müzikte eşlik ettiğinde mental seans tamamlanmış olur...


'' Sonra çıkıyorsun dışarı,
bakıyorsun güneş hala tepede.
Yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun:
“Ne yapalım, kısmet değilmiş…” ''

Mutlulukla kavalyesi huzuru, üzüntüyle kavalyesi melankoliyi aynı pistte dansa kaldırsak bu pistin adı radyo olurdu...

Bu akşam arkadaşım Alpgiray ŞENDURAN'ın sunduğu ''ikisi bi arada'' programına konuk oluyorum,
belki ileride yakın bir zamanda kendi radyomuz üzerinden yeşil halılı, boğaz trafikli odadan sizlere seslenebiliriz, hali hazırda eğer bizi dinlemek isterseniz www.sehir.fm adresinden her cuma saatler 18.30'u gösterdiğinde sizleri bekliyor olacağız Eyvole!
(googleplay ve apple store'dan şehir.fm uygulamasını indirebilirsiniz) 
  
  twitter.com/ikisibiaradayizwww.twitter.com/ikisibiaradayiz
                 
                         
                                                             
                                                                                                                        arasanbulunmaz






12 Temmuz 2015 Pazar

Rüzgar İnatçıdır

Ne zaman limana baksam gemi hep oradaydı
Ne sahile çıkan aşıklarla konuştum ne güvertenin tozunu yuttum
Derine değil yükseğe akan girdaplarda pervanenin yönünü buldum.
Neden değil ? Nedendir onu düşünüp durdum, bulamadıklarımı kitaplarda aradım
Ansiklopedinin seks ürününü internette bulamayanlardanım.
Hayaller, telefonda konuştuğum hayaller. 
Plak cızırtısına sahip olmayan sesler 
Her zaman bulabileceğim yalancı, yabancı şebekler.
Dolduramayanlardanım şişenin dibini beklenen sözcüklerle.
Mimiklerle tamamlar tek sözcükle yudumlarım içimi



'' Aynaların içine girip ötelere gitme boşu boşuna 
  Yitirilmiş erkekler gelir kadınlar koğuşuna geceleri 
  Sen kendi resmini kendin de yapamazsın 
  Bir açılıp bir kapanır kapılar yüreğinde 
  Senin resmini ben yapacağım.

                                                         
                                                                   4 Mayıs 962 ''

                                                                                                                       
                                                                                                              arasanbulunmaz
                                                                                                             11.07.15











11 Ocak 2015 Pazar

Zaman Zaman


Bazı şeyler var hayatta, gözlerimi kapatıp iç dünyamda basitleştirdiğim kadar karmaşık değil.
Asıl karmaşıklık ve hayatın karşısında olan basitlik nedir ?
Bence bir müddet susmak belli etmeden tetkik etmek ve bu sırada gözlerin karşılaşması, gözlerin memnunum adlı konuşması, gülümseyip devam etmek...
Bizlerin hayat karşısındaki basitliği hayatınsa gözlerdeki karmaşası bu.

Gözler kenetlendikten sonra ''nasıl oluyor da bir insan diğer bir insanı bu kadar çok mesut edebiliyor ?... İçimizde ne müthiş bir kuvvet var.'' diye pervasızca düşünsem de uyandığımda hava yine kapalı, adalelerimde ağrı, dışarıda kararmış yüzlü evler, yanımda veya kafamda bütün yakınlığına rağmen benden ayrı, her şeye rağmen bana yabancı, bir yabancı...
Oysaki her yattığımda farklı bir dünyaya uyanacağımı sanmıştım. Fakat hakikat ne kadar başkaymış. Uyandım gene yürüdüm, buz tutmuş kanalların üstünden yürüdüm, çıplakların, dertlilerin ,gece gazete satıp izmarit toplayan serseri çocukların, ruhları kemirile kemirile şarapla kutsananların ardından yürüdüm. Hayatımın bütün manasını kaybetmiş, en tatlı emellerimin yıkılışını gördüğüm acı rüyadan hakikatle uyanmış bir insan gibi içim çekilerek yürüdüm. Sonra n'aptım gene aynı yollardan geçtim, küçük bir parka girip oturdum, gözlerim yanıyordu, başımı arkaya atarak gökyüzünde karıncaları görene dek bulutlara baktım. Yağmur çorak topraklarımı soğuk bir öpücükle suluyordu, buna rağmen saatlerce oturdum. Düşüncelerim hep onun etrafında dönüp dolaşıyordu. Kalktım ve tekrar yola düzüldüm. Otururken ilk günlerde olduğu gibi bin türlü güzel, cazip, kandırıcı fikirler kafama hücum ediyordu biliyordum ki sözlerimin ona tesir etmesinin, fikirlerinin değişmesinin imkanı yoktu. O andaki hayatın boşluğunu anlayınca inancımın kuvvetlenmesi doğaldı. Demek ki insanlar bir birlerine belli bir yere kadar yaklaşabiliyormuş, ondan sonra daha çok sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyormuş inancım en son buna yönelmişti.

Yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kaldı mı bilmem... Ben söyledim, yüreğim hopladı  yutkundum. Söyleyende dinleyende o anda bir şey düşünüyor gibidir, halbuki hiç  birşey düşünmezler. Neyse bu dünya böyledir işte... Kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi adı katile çıktığı için adam öldürür.

İyi insan bulmak zor meziyet Maria
Yaşanılası insan bulmak çok zor
Yeşil sabunum, beyaz tülüm
Siyah parlak gözlerindeyim
Annesiz kızım
On yıllık hiddetim
Ölüp gidenler var
Siz yoksunuz
Kürk mantolu madonna
Nefesiyle uyuduğum Maria


                                                                                                                                                                                                                                                                                                          arasanbulunmaz
http://youtu.be/k_EJ5nj0H_8

11 Aralık 2014 Perşembe

Bulantı

Gecenin karanlık çökmüş hüznünde çıkan tek ses çoraplarını çıkartırken oluşan hışırtıydı.
Duvarlar karanlık çöktükçe renkleniyor, yeni doğan bebeğin gamzelerine benzer zihninin oluşturduğu iyilik kötülük yumuşaklığın belirsizliğinde yeni şekillere giriyordu.
Pencereye vuran bozuk musluk sesli yağmuru daha da içinde hissedebilmek için camı açmıştı...
Karanlığın içindeki renkler gibi sessizliğin içindeki çığırtkan ruhları dinlemek ona gerçek üstü bir zevk veriyordu.
Karaltı güneşin koyu siyah gözlerinde ulu bir gürz gibi esen ,karanlık bir gündüz gibi doğan eşi onu yavaş yavaş yeşile uyandırıyordu...
Yerle bir olmaya başlayan sis yeni doğan çiğin anası olmasına rağmen onu terk ediyordu.
''sabahın aşinası ve hakkın hayrı'' diyen ,mutluluğu Selimiye'de öğrenen ihtiyar Galata'dan Beyoğlu'na mutluluğun nasıl semizleneceğini tasavvur etmekte zorlansa da hakkın şükrünü İstanbul'a bırakmıyordu...
Teslim alıyorum boyalarımı,
Gün geceye dalmış artık,
Gece benim zelilane sevmelerim
Mezarında inlerken tanrı
Duvar dibinde çocuksu gözlerle
Ben yürümeyi taze öğrenmiş,
On aylık çocuğum sokakta şimdi,
Geceyi emziriyor ay
Renkler dileniyorum.

                                                                                                                 arasanbulunmaz 

10 Kasım 2014 Pazartesi

Okuma Yazmam

Kısık ve titrek bir sesle perde arkasından gelinir anca.

Sen kararını vermişsin bana bunları ne diye anlatıyorsun ?

Niçin ben hiç bir şey değilim ?

Ölüm korkusuyla
Nassı nassı nasıl ?
Tamtakır giden yıldızlarda ?
Yüreğinde bir termik santral kurulunca..
O olmadan muktedir olmayacağını biliyordu...

Bulutların yurdu, gecelerin beyaz, morsalkımı...
Bu manasız ve yabancı hayatta tek şeyden emin olmamı sağlayan, deniz ve göğü tanımlayan, mavinin her tonu , canımın cam parçası...
Seslerin içindeki sessizliksin sen...

En deli saatlerde mutluluğu düşleyen ben , çıkıp acı soğuk soluğu cigara niyetine çektiren, ...

Okumam, yazmam
Canıma cam okumam...

*Sürekli dönen tek plağım

Sen olmayınca bulutsuz bir gecede ki yağmur damlası gibi ipsiz, sapsız, kimliği belirsizim.

Olmazsan dığında
severim elbette bulutları da.
Nolur ki ?
Şehrin üstüne sis iner
Belkide olmadığınların bereketidir bu sis..
Boşlukları ,sen kokan boşlukları bembeyaz bulutlar yere inerek kucaklar.
''Kırıldığı zaman beni bile göstermeyen sırlı aynalar
bulutların buhu buğu buharı her neyiyle sarmaşıklarca sarılır,
Ve yüzüme, sen kokan, yalnızlık kokan yüzüme, kırılır ,kalpten kırılır sır yüzeyi aynanın...
Gösterir içini en içimi seni beni,
Bu ayna senin gözlerinin ,buğulu badem gözlerinin ,kahvemin ,içimin aynasıdır''

Bulutları sevmemin nedeni...
Canımın cam parçası
Usul usul kal orada kıpırdama.
Bulutları sevmemin nedeni,
Beyazın saflığı,
Her şeyin aslı rengi.
Seslerin sessizliği
Mavili beyazlı bulutlarla gelen peri kızısın sen
Bu nevi söz ve fiileri umursamayan uykusun sen...

                                                                                                             
                                                                                                                          arasanbulunmaz

22 Temmuz 2014 Salı

Dünya döner güneş değil

Sen sadece olduğumuz gibi olabilirsin...
Bizden ne farklı ne fazlasın. 
Sen saati 6:45 geçesin. 
Hadi ne naz yapıyorsun?
kıvrılsana sigaramın dumanı... 
Pastel rengi ısıtan sensin,
yemeğin tuzuda sensin, 
karasızlığın aşka vuruşu kim peki ?
O da sensin karar veremezsin ki vurur geçer sana.
Teoride sıçan pratiktede şarapsın... 
Yok böyle akşam güneşi dedirtir baş döndürür içersin.
Mizacın farklı gelsede güneş saatisindir sen aslında 
tutarsızlığın dönek güneştendir... 
Sen sabit kalan müdafaasını üzerime almaktan korkmadığım diri demir parçasısın...
Ruhu vücuttan hayatı dirhemken ayıran bu nevi söz ve fiileri umursamayan uykusun...
Üniforma zehri seslerin sessizliğiyle güle güle der sana 
Neden ?
Karşımda çıplaksın.
İçi döküp içlerini görüyoruz sadece acizlik var. 
Kapana kısılmış değiliz sınırlara keskin bakış atıyoruz sadece. 
Dört tarafımız denizlerle çevrili en yakın kara parçasına gözlerimizi kısarak bakıyoruz. 
özgürlüğe iradesizlik kala tamamla yada sansarı sansürle anla... 

                                                                                           arasanbulunmaz

4 Şubat 2014 Salı

Gerçeklik Fahişesi



Gerçeklerden korktuğumuz kadar hayallerden de korkmamız gerek. Bu iki yüzlü yol arkadaşı bir bakıma dost, bir bakıma düşman; inanmadığın zaman dost, tatlı akışına kapılıp gittiğin zaman düşmandır. Delirtir adamı. Akıl hastası yapar. Yarattığın insanlar hayatına karıştığında şizofren olursun.
Hih! Şizofren demişken... Şizofren olmaktan korkan tek kişi ben değilim herhalde? Herkes hayali karakterler yaratmıyor mu ya da gerçek kişileri yanında düşünmüyor mu?
Kişilerim hayali değil, normal hayattan insanlar. Aynı şeyleri düşünüyoruz, aynı şeyleri bekliyor, umuyor ve yaşıyoruz. Tabi benim alemimde, hayata döndüğümüzde her şey çok başka.
Tek başıma yürürken de birilerini hayal ederim, onlarla sohbet ederim ya da sessizce birlikte yürürüm. Ürkütücü göründü böyle yazınca ama yolum kısalıyor :)
Daha delirmedim, durun! Tek deliren de ben olmayacağım, birlikte delirelim! Hayatımız kötüye mi gidiyor, gerçeklerden kaçalım bir süre ne olacak sanki? Koyverelim dünyayı, dalalım hayaller alemine herkes mutlu olsun. "Gelecekteki biz" uğraşsın gerçeklerle, bize ne! Tabi bokunu çıkarmaya gerek yok. Bir süre dedim, sonsuza kadar değil. 


29 Ocak 2014 Çarşamba

Hissiyatın Atomu

Çapraz oturmuş deniz kıyısına bakıyor.
Cansuyu can verdikçe denize dalgalara kayalıklar anlamını yakalıyor.
Martıların hüzün kokan çığlıklarıyla birlikte, kış göğü gibi o saat alçalır ölüm ,konuşman olmasa.
Cennetimin şeytanı bir öpüşlük canın var.
cehenneme ilkbahar getiren, uykunu getiren, tadını tuzunu getiren, seni sen yapan,
benliğini unutturan ,sende benliğini bulan, yaratan, yaşatan, öldüren, pisliğini emen, ruhunu emen ,ruh emici, melek ama şeytan, gerçeğini unutan, gerçeği olmayan, hissiyatın atomu, yalnızlığın sonu, şeker huzuru, seni çok seven, yaşatan, güldüren, öldüren ,cehenneme ilkbahar getiren şeytan ?
kim kim nerde konuşa konuşa uçarken rüyalarımda,cennetimin şeytanı bir öpüşlük canın var.


sürekli dönen tek plak iyi ki varsın: http://youtu.be/uP6Ma33_ZkI                                 

                                                                                                                                arasanbulunmaz

30 Eylül 2013 Pazartesi

Okan Bayülgen sunar!



Okan Bayülgen'in haftada 3 gece program yapacağını herhalde duydunuz? Sevindiniz mi, ilginizi çekmedi mi bilmiyorum ama sonunda Baba döndü! Tanıtımları ve jeneriği burdan izleyebilirsiniz.
Geçen sezon çok sessiz değil miydi? Çok sıkıcı değil miydi? Birbirine benzemiyor muydu? Çok benzemiyor muydu? Baba olmadan her şey çok anlamsızdı. Baba ne yapsa, ne söylese, ne yazsa yutacak gibiydim. Aa tweet attı, bakın blog açtı, bize kitap okuyacaak!! Yani bu programda Babanın anlattığı Şebo hayranları gibiydim.
Fakat bu sezon haftada 3 gece yalnız kalmayacağız yani haftada 3 gece daha sıcak olacak!
Kafa yenilendi, ekip yenilendi! Baba bu sezon da fark yaratacak! Çarşamba günleri Muhalebi Kafa'da kavramsal eğlence, perşembe günleri Çıplak Kafa'da tematik eğlence geceleri olacak. Ya Cumartesi günü Makina Kafa'da? Galiba doz aşımı olacak...

Okan Bayülgen ve ekibi 2 Ekim'de Muhallebi Kafa ile sezon açılışını yapacak! Hazır mıyız? 1 yıldır bunu bekliyoruz desenize, hadi bakalım show başlıyor!






10 Temmuz 2013 Çarşamba

Dövüş Kulübü




"Eğer ne istediğini bilmezsen bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş..."

Sanırım bu yaz yapmış olduğum en muhteşem şey bu kitabı okumaktı.Evet 3-4 aydır buraya tek bir satır bile yazmayan ben, bu kitabı okumamla tekrar kelimelere sarılma ihtiyacı hissettim.
 Chuck Palahniuk'ın bu romanı tam anlamıyla yaşadığımız çağın ihtiyacı olan şey bence.
 Aslında şu değişmez klasiği tekrarlamak isterim ki kitabı filminden kesinlikle daha da muhteşem!Hele ki içerisindeki diyaloglar,ironiler ve kelimeler kitabı adeta keçeli kalemlerle boyanmış bir boyama kitabı haline getirmeme sebep oldu.Ama okurken aynı zamanda filmden karelerde gözümün önüne geldi ve filme de çok fazla haksızlık etmemem gerektiğine karar verdim zira oyuncular kitaptaki karakterleri o kadar iyi canlandırıyorlardı ki gönlüm el vermedi çok fazla yermeye.
 Şuraya beğendiğim replikleri,alıntıları yazsam çok ciddiyim Bağdat'a kadar yol olur.Onun yerine yazarın felsefesi hakkındaki düşüncelerimi söylemek istersem eğer evet,çok kez yayınevleri tarafından reddedilen bu kitap yazarın onu gerçekten daha da karanlık yazmasına sebep olmuş.
 Fiziksel acıyı kişinin ruhani özgürlüğü ile bu kadar bağdaştırması dahası tüketim kültürüne eleştirisi beni kendisine hayran bıraktı.Çoğu kez kitabı okurken ve içinde yaşadığımız dünyanın,sürekli rekabet içinde oluşumuzun ve birer yarış atına dönüştürülmemizin bu kadar açık ve net bir biçimde anlatıldığı bu kitabı okurken ben de açıkçası utanç duydum kendimden,sistemin bana getirdiği alışkanlıklardan,umursamazlıklardan..
  Özetle bu kitap beni kendime getiren, hani her insanın bir "baş ucu kitabı" dediğinden oldu çıktı.Üstelik bu sene içerisinde Tüyap'tan almış olduğum bu kitabı okumak için neden yaza kadar beklemişim ben diye de kendime kızdım.Ama demek ki her şeyin bir zamanı varmış. 
  Hani dedim ya 3-4 aydır yazmadım buraya yazı falan diye.Kendi kendime aldığım ( ve umarım uygulayabileceğim) karara göre bu yaz okuduğum kitapları,izlediğim filmleri,dinlediğim albüm ya da müzikleri buradan sizlerle paylaşmayı çok isterim.Hem konu bulmalıyım diye beynimi patlatmam hem de sevdiğim bir şeyi yapmış olurum.
  Neyse hadi ben kaçtım,umarım bu güzelim kitabı okursunuz ve size -içinizdeki gerçek size- bir şeyler katar.İyi okumalar!



Not:Okuduğum kitaplardaki alıntılara ulaşmak için bu adrese başvurabilirsiniz http://itsuchawonderfulife.tumblr.com/tagged/alinti

cobainzamanı

5 Temmuz 2013 Cuma

Kim Kim ?


-Size bir şeyler söyliyecektim ! 
Pek de cesaret vermeyen gözlerle bakıyordu öncesine göre...
Bu haliyle , küçük bir çocuk kadar şirin ve manalıydı... Arkası derine kaçmış gibi duran küçük sözlerin başı bile gelmiyordu...
Bi' türlü bitiremiyordu bunu. 
Karşısındakinin hummalı düşünceleri beyninden taşmıştı.
Birbirleri üzerinde mukavemet edilemez tesirleri vardı.
Çirilçiplakligin üstüne örtülen maske kendi içinde hapsettiği şeyleri dışarı fırlatmak için daha çok baskı yapar gibiydi... Bunun aksine kuruntuları buna izin vermemek için dudaklarını ihtizaz eden mecnunlar gibi hareket ettiriyor, düşünceleri içeri kaçışsın diye gözlerinden yağmurlar yağdırıyordu ama ruhunda ki bu yeni hareket, sözlerini bir insanın kulağına çarpmak için kımıldatmış onda tatli bir heyecan ve garip bir burukluk bırakmıştı... Peki maske nedendi ? Tereddüte kaçılmalı mıydı ? Ortada müthiş bir his vardı niçin bu tereddütü uzatasınız ? Peki aynı anda yalandan uzak olup alelade şeyleri kastetmek söylenicekleri söylemekten kolay miydi ? En önemlisi kim kimdi rolün tesiri gidelim kadar kısa mıydı ?


                                                             

                                                 arasanbulunmaz

Biraz bundan: http://www.youtube.com/#/watch?v=1UUYjd2rjsE&feature=youtube_gdata_player&desktop_uri=%2Fwatch%3Fv%3D1UUYjd2rjsE%26feature%3Dyoutube_gdata_player


Biraz şundan: http://www.youtube.com/watch?v=Wb76ACO_K0M&feature=youtube_gdata_player

içimizde ki şeytan derlemesi...