Krallığın ayaklanma vakti!!!
Neden mi?! Kral bir söz vermişti, dedi ki: "Seneye haftada 5 gün bilgi yarışması yapacağız."
Eee baba nerde bu yarışma? Stüdyo bitmediğinden ötürü diye duyduk fakat 30 Haziran'dan beri Kral tahta dönmedi. Stüdyo en yakın zamanda bitmezse kafayı yiyeceğiz. Daha da sürecekse bu stüdyo, bizi çağır ve yardım edelim stüdyonun bitmesine!
Geçen sene haftada 5 gece evimizin "ampul" üydün fakat şimdi yapayalnız karanlık gecelere gömüldük. Çok ani oldu be baba! Nerdeyse 8 aydır senden yoksunuz tabi birkaç programa çıktın o ayrı, eyvallah!
Vee makinakafa.com. Sesli edebiyat blogu açtın ve 8 bölümlük muhteşem bir hikaye dinledik üstelik senin seksi sesinden ve Tuncer'in gitarından. Gözlerimi kapatıp kulaklığımı takınca... Off müthiş bir deneyimdi!
Tabi biz seni bu kadar arzularken sen medya tarafından rahatsız edilmeye devam ettin ama neyse sözlerimi içimde saklamak, onların seviyesine inmemek daha iyi sanırım. Biz senin her zaman yanındayız!
Umarım yarışma programın mart ayında başlar ve sana kavuşuruz. Bu arada söylemeden duramayacağım, mart ayında sana sürprizim var baba!
Bir de sorum var. Metropolis için kesin bir tarih verebilir misin? Halkını meraktan öldürmek istemezsin herhalde :)
Şeyy bu arada Seni Seviyoruz Baba!
-kralınsoytarısı
"Güneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu.Gerçek neydi biliyor musunuz:Her şey."
İşte Cemal Süreya'nın bu sözlerini okurken uykuya dalmıştı.Şimdiyse perdesi çekilmiş pencereden sızan güneş onu rahatsız etmiş,uyanmasına neden olmuştu.
Uyandığında da,sabah olduğunu fark ettiğinde de,kendisini rahatsız eden ve mahremiyetine saygı göstermeyen güneşi kendince saklamak için perdeye yönelirken de ve aslında bir perdesinin bile olmadığını fark ederken de kendisine sövüyordu.Sırf kendisine de değildi elbette.Yaşadığı hayata,kişilere ve olaylara.
Ancak sövmeyi durdurması gerekiyordu bizim oğlanın.Karnı acıkmıştı çünkü.Uykulu adımlarla mutfak demeye bin şahit isteyen yere girdi.Yarısı küflenmiş peynir,yarım dilim ekmek,birkaç zeytin ve annesinin sürekli ama sürekli içmesini tembihlediği yeşil çay.
Kendi kendine "Artık kendime çeki düzen vermeli ve hayatımın gidişatını iyileştirmeliyim "diye ültimatomda bulundu.Ve bunu söyler söylemez de gülmeye başladı.Kahkahalarla.Yere düştü gülmekten çünkü o derece komiğine gitmişti ki ayakları sallanmaktan yoruluncaya,gülmekten yüz kasları ağrımaya başlayana kadar orada kaldı öylece.
"Bre densiz!"diye söylendi.
"Sen kim bunları yapmak kim?Bok çukuruna düşmeden önce düşünecektin bunları adamım."diyerek tekrar bir kahkaha patlattı.Sonra gözlerinden istemsizce iki damla yaş halıya düştü.
Neyse artık zaten kahvaltıyı da başka şeyleri de boş vermişti. Ekmeği yanına alıp geldiği yere geri döndü.Akşam okuduğu şiir kitabı ilişti gözüne.Sanki kutsal bir hazineymişçesine ekmek kırıntıları kitabı kirletmesin diye kitabı alıp rafa koydu,koltuğuna oturup dışarısını seyretmeye başladı.Sanki her şey illüzyon,sanal ya da her ne diyorlarsa oydu.Nefes aldığını bilmek tek umuduydu.Bu umutla da eninde sonunda bu hayattan kurtulacağına,gerçeği bulacağına inanıyordu.
Derken kapı çaldı,çaldı,çaldı...
Son bir hamleyle yetişip açtı kapıyı.
Karşısında kumral,uzun boylu,endişeli görünümlü bir kız duruyordu.Kız, o daha hiçbir şey diyememişken söze girdi ve "Kaç gündür evinizden hiç dışarı çıkmamışsınız.Aileniz çok fazla endişelenmiş ve bana da sizin yaşayıp yaşamadığınızı kontrol etmek düştü.Ve gerçekten iyi olduğunuz anlaşılıyor."
İyiydi,hem de çok iyiydi.
Bizim oğlan yine tek kelime etmeden kız gitmesi gerektiğini söyleyerek ayrıldı.Kapıyı kapattığında aklında kalan, gözler ve kendi gözlerini yakan o parlak ışıktı.
Gerçekten iyiydi artık.
Sahi gerçek neydi peki?
Cevabı gayet basitti: Gerçek her şeydi!
-Cobainzamanı
Ayşen Gruda hepimizin sevdiği tiyatro ve sinema oyuncusudur. Dün onu "tt listesi"nde görünce kötü bir şey oldu sandım. Meğer bir açıklama yapmış.
İşte açıklaması:
"Eğer ki bu konuda katkım olacak ise mağaralara kadar gitmeye razıyım.
PKK mağaralarına giderim. Çünkü onlar bana bir şey yapmazlar. Onlar da
benim filmlerimle büyüdüler. Ben de endişeliyim ki o filmlerin neresinde
yanlış yaptığımı düşünüyorum. Bana bir şey yapmazlar. Bu devlet bana
bir görev verirse ben korkmadan ama hiç korkmadan mağaralara gidip o
insanları ikna ederim. Masal anlatsam bile beni dinlerler."
Açıklamasını okuduktan sonra yapılan yorumlara baktım ve şok oldum. Çoğu kişi açıklamayı farklı yerlere saptırmış, "Pkklıları ziyaret edeceğine şehit ailelerini ziyaret etsin" zaten Ayşen Hanım başka şehit aileleri olmasın, savaş bitsin istiyor. Savaşa savaşa değil, konuşarak bitirmek istiyor.
En çok ayıpladığım yorum ise "Ayşen Gruda'yı tt de görünce öldü sandım meğer beyin ölümü gerçekleşmiş."
Bunu bir insan sanatçısına nasıl diyebilir? Nasıl Pkk yanlısı bir açıklama olarak algılandı anlamıyorum. Kadın barış istiyor, hep beraber mutlu bir şekilde yaşayalım istiyor! Zaten bu sözlerine de açıklık getirdi.
Nasıl da sanatçılarımıza bağlı bir milletiz (!)
-kralınsoytarısı
Öncelikle neden bir blog açtım hiçbir fikrim yok. Belki de kendimi geliştirmek için açmış olabilirim. Sonuçta yaratıcılık gerektiren bir iş. Yaratıcılığımı da Twitter'daki sınırlı 140 karakter ile gösteremeyeceğimden...
Kendimi tanıtmaktan öte kralımdan bahsetmek istiyorum. Bağlı olduğum bir kral var. Aşık olduğum bir kral. "Baba" diye hitap ettiğim bir kralım var. O kral dünyadaki en karizmatik sese sahip. Bazılarına göre kendini beğenmiş, ukala, herkesle dalga geçen birisi; bazılarına göre komik, sempatik, içten bir adam. Bana göre çok zeki, olaylara farklı açılardan bakan harika bir adam o!
Her zaman gençlerin yanında olan ve şu sıralar da gençler için kurduğu on8tv kanalının genel yayın yönetmeni. Herkes kanalın test yayınından çıkmasını ve kralın yeni yarışma programını -Metropolis- bekliyor. Ne yazık ki stüdyo bitmediği için başlayamıyormuş. Mart ayını bekleyeceğiz.
Kralımın kim olduğunu söylememe gerek kaldı mı? :) OKAN BAYÜLGEN
-kralınsoytarısı
