30 Mayıs 2013 Perşembe

Çok Farklı

       Yaa bi' dakika saçmalama... Oysa yüzü ne kadar güzel ? Kapıyorum ben ? Ya çok saçma! Aklın gitti tabi... Viskiyi buzsuz içmelisin... Reklam yapma! Of bu ne böyle sende mi duygusala bağladın ? Huzur verici misin ?
Vedalaşmak için sadece... Değişim kaçınılmazdı... Su günün gecesi ?!
       Bunları niye yazdım bilmiyorum, böyle bir girişe gerek yoktu ama mazur görün, iyice dallanıp budaklanmadan konumuza geçelim(konu yok ama neyse...)
       Kız olsun erkek olsun hepimizin kafasında o aynı soru; acaba yeterli mi?, ayarım var mı? ayarı var mı ?
       Birinin kalbini çalmak ortasını yarıp tohum ekmek... Mesele sadece bu değil bence; ee sen bunu sula malısın ! Belki küçük vitaminler vermelisin, tohumun etrafını temiz tutmalısın alakasız otları temizleme işi n'olcak ? toprağı havalandırmak gerek bunu da unutma fazla sıkmamalısın ...
       Ayarı var mı bu tohumu beslemenin ? ; kadınlardan önce erkek girer içten, yavaştan, yedire yedire depresyona ama ne kendileri anlar ne de başkaları fark eder... 
      Biz erkekler mi başlattık bu saçma düşünceler(aşkta mantık yoktur kanka) aslında yarışmayı seven erkekler için kadınlar bunları ön planda tutuyormuş gibi gözükebilir. Olamaz mı ? olur bence... 
     Ama yine de şu kalbin içindeki sevgi tohumunu sulamanın, beslemenin ayarını ne sen ne de o bilir, ortası var mıdır bunun onu da ben bilmem ama yine de bi' yolu var bence: Önce tohumu verimli bi' kalbe ekeceksin tohumla kalp bütünleşebilecek yeni fidanlar yeni çiçekler açacak emeğiniz ve eksikliği hissedilmeyecek sevginiz sayesinde... 
      Az az kıvamı koyu koyu bir şekilde beslerseniz de sağlam olur güzel olur müthiş tatlı bir şey olur...
     ŞİMDİ yukarıda ki resme bakın bu bir çiftçi şekli ve bence çok mantıklı, kalp yani tohum, hiç sevgi eksikliği hissetmeden azaldıkça eklenen suyu sayesinde güzelce büyüyor insaların arasında ki ilişkide bu kadar orantılı ve güzel olmalı bence...
     Kalp ihtiyacı oldukça ve eksiklik olmayacak şekilde emsin ki suyunu sevgisini ne az ne de fazla gelsin belki de ve bence de en güzel olanı bu... 
değişik güzel çılgın mutlu başarılı sevgi dolu günler...
                                                                                                                       arasanbulunmaz
 LÜTFEN DİNLEYİN: http://youtu.be/Jdf1wJkygSE                                         26.05.13                                                                               


                                                                                
                                                                                              
                                                                               

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kralımız önderliğinde radyoları kurtaralım!

"Okan Bayülgen Format Atıyor!" turnesi kapsamında Baba radyoları kurtarmaya başladı. Aynı zamanda radyoda kitap okuyarak, kitap okumayı da teşvik ediyor. Yani Baba aynı anda hem radyoyu hem de kitapları kurtarıyor. Bu inanılmaz bir şey değil mi?! Aynı anda bize 2 dost kazandırıyor ya da dostlarımızı bize hatırlatıyor. İşte bu Okan Bayülgen farkıdır.



Afişi gördünüz mü? İstatistiklere göre 2016'da radyo yok. Fakat Okan Bayülgen buna izin verir mi? Asla! Baba bizi yıllardır birçok konuda uyandırmaya çalışıyor. Bu sefer sıra radyoda, radyoyla tekrar barışmalıyız. Özellikle gece kuşu olan kişilerin radyoya ihtiyacı var. Hayal edin, herkes derin uykudayken sadece biz ve radyo. Başka  kimse yok. Üzgünken de mutlu iken de yanımızda olan bir dostu neden istemeyelim? Üstelik bu dost Babamızı yanıbaşımızda kitap okumasına yardımcı oluyorsa... 

"Let's hope you never leave old friend (Umalım da hiç gitme eski dost)
Like all good things on you we depend (Bağlı olduğumuz eski şeyler gibi)
So stick around cos we might miss you (Yani takıl buralarda çünkü seni özleyebiliriz)
When we grow tired of all this visual (Bu görsellerden sıkıldığımızda)
You had your time, you had power (Zamanın vardı, gücün vardı)
You've yet to have your finest hour (En iyi zamanın da vardı)
Radio, radio."

-kralınsoytarısı



5 Mayıs 2013 Pazar

Peki Ya Onlar Kim ?


Uzun ince bir yolda arabayla gidiyorsun bazen birilerini alıyorsun arabaya sıkılıyorsun indiriyorsun...
Bir hedefe doğru yol alıyorsun ama hedefinin ne olduğu belli değil...
Bu yolda ilerken bazen araban bozuluyor bir tamirciye gidiyorsun, bazen benzinin bitiyor benzin alıyorsun, hee bi' de otellerde motellerde kalıyorsun ,yemek yiyorsun...
Hala bilmediğin hedefine doğru habersizce ilerliyorsun...
Aniden tanımadığın biri çıkıyor karşına alsam mı ? almasam mı ? ikileminde kaldıktan sonra merakın ele veriyor seni ve o seni çekiyor... Peki ya kim bu ? 
-bir otostopçu... 
Ya senin gittiğin yere gelecek ya da bırakacaksın onu da diğerleri gibi yarı yolda.
Ama bu iş farklı: planda yoktu, ihtiyaç yoktu, ne benzin ne tamir ne ekmek ne de suydu, farklıydı aniden çıkmıştı...
Merak edersin onu, bilmek istersin : Nereleri gezmiş, neler yaşamış... 
Ve hala belirsiz olan hedefinde habersizce ilerlersin. Sen ona dört tekerlekli koza gibi hayatının reklamını yaparsın o da seni kozandan çıkarmak yenilemek için çaba sarf eder. Kozadan nasıl çıkartır peki seni ? zor olmaz mı senin için, onun için ? Aslında seni kozanın dışına onu kozanın içine çeken bir şey vardır mıknatıs kadar kuvvetli, zincirler kadar sağlam...  Nedir o ? Tezatlıktır , farklılıktır, ''tezatlıklar güzellikleri doğurur''  bunların hepsinin tesadüfen olması da tezatlıklardan aşkı doğurur, yolumuz bir olsun... 
                                                                                                                            arasanbulunmaz

biraz şunu dinleyeceğim: http://www.youtube.com/watch?v=ISIFh8hBz7g